Farkindayim, blog aliskanligimin bittigini dusundurdum sizlere. Ancak yazacak guzel bir sey olunca yazmadigim oldu da, ilginc bir sey olmayinca yazmaya deger bir sey bulamayinca yazmanin bir manasi yok gibi geldi. Kisaca gecen 8 ay boyunca Isvicre'de beni heyecanlandiracak bir seyler olmadi malesef. Olmasi gerektiginde de melankolim buna pek izin vermedi. Ta ki ogrencimin biriyle basimdan gecen kisa konusmaya kadar. Beni muthis etkileyen olay, dolar'daki son dususlerle ilgili. Isvicre'li bu ogrencimi frangin dolari gecmesi benim gecen aylarda TL'nin frangi gecmesine sevindigim kadar heyecanlandirdi. Tabii ki ekonomi bilimi acisindan bu oynamalarin pek bir onemi yok, yine de istikrar bakimindan Isvicre frangini sollayabilecek bir baska para yok su anda dunyada. Ancak herseye ragmen hissiyat bazinda ben gecen aylarda nasil Turk Lirasi'na karsi guvenim artmissa, bu 11 yasindaki ogrencimin de milliyetci duygulari tavan yapmis olmaliydi, ve bunu en iyi ben anlamaliydim. Ancak 11 yasindaki bir cocugun doalr-frank paritesinden haberdar olmasi bir yana, bunu bir gurur kaynagi olarak gormesine gipta etmenin otesinde ulkemin gencliginin durumuna uzulmekten ote elimden bir sey gelmiyor.
Yilbasi boyunca Turkiye'deki 4 gunun ardindan Serkan'la yaptigimiz Italya-Ispanya yol gezisi (inter-rail) ve sonrasinda Easter tatilinde okuldan bir ogretmen arkadasla gezdigimiz Cek, Slovakya, Avusturya, Macaristan gezisi kayda deger gelismelerdi.
Tabii ki okuldan istifam. Su an TAMU'dan kabul almis durumdayim, ancak burs konusu hala buyuk bir soru isareti. Alternatiflerim TR'ye donup askerlik yapmak, yeni bir is aramak. Kisaca stand-by modundayim, rahatsiz edici durum bunun ne kadar surecegini bilememem.
Sevgiler,
Sencer